SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L İMAN

<< 20 >>

باب قول النبي صلى الله عليه وسلم: (أنا أعلمكم بالله). وأن المعرفة فعل القلب.

13. Nebi s.a.v.’in Allah'ı En İyi Bileniniz Benim Sözü. VE Marifet kalbin fiilidir,

 

-لقول الله تعالى: {ولكن يؤاخذكم بما كسبت قلوبكم} /البقرة: 225/.

Allah Teala: "Sizi ancak kalbinizin kazandığından sorumlu tutar [Bakara 225] buyurmuştur.

 

حدثنا محمد بن سلام قال: أخبرنا عبدة، عن هشام، عن أبيه، عن عائشة قالت:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا أمرهم، أمرهم من الأعمال بما يطيقون، قالوا: إنا لسنا كهيئتك يا رسول الله، إن الله قد غفر لك ما تقدم من ذنبك وما تأخر، فيغضب حتى يعرف الغضب في وجهه، ثم يقول: (إن أتقاكم وأعلمكم بالله أنا).

 

[-20-] Aişe r.anha şöyle demiştir: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ashabına emrettiği zaman (daima ellerinden) gelebilecek amelleri emrederdi. (o zaman Ashab-ı Kiram,): '' Ey Allah'ın elçisi! Biz senin durumunda değiliz. Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır.'' Bu söz üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünden öfkesi anlaşılacak şekilde sinirlenir sonra da şöyle derdi:  Allah'a karşı gelmekten en çok sakınanınız, O'nu en iyi bileniniz benim".

 

 

AÇIKLAMA:     Buhârî'nin konu başlığında âyeti vermesinin amacı; tek başına sözle İmanın yeterli olmadığını, buna inancın da eklenmesinin şart olduğunu, inancın ise kal­bin fiili olduğunu ifâde etmektir. Ayetteki "kalbinizin kazandığı" İfadesinden kasıt, kalbinizde yerleşen anlamındadır. Ayet aslında yeminler hakkında gelmekle birlikte, İman konusunda bunun delil getirilmesi, anlam bakımından ortaklık sebebiyledir. Çünkü yeminde de imanda da hakikatin üzerinde döndüğü esas nokta, kalbin amelidir. Buhârî, Zeyd b. Eslem'in bu âyeti tefsirine dayanmış gibidir. Çünkü o, "Allah sizi kasıtsız yeminlerinizden sorumlu tutmaz" âyeti hak­kında şöyle demiştir: Kasıtsız yemin kişinin "şöyle yaparsam kâfir olayım" demesidir. Kişi kalbini kesin olarak buna bağlamadıkça Allah onu bu yeminden so­rumlu tutmaz. Böylece âyet ile hadis arasındaki münasebet ve bu âyet ve hadi­sin imanla ilgili konulara dahil olma gerekçesi ortaya çıkmış olmaktadır.

 

Bu hadis Kerrâmiye mezhebinin "İman yalnız sözden ibarettir" görüşü aley­hine delildir. Yine bu hadiste imanın artması ve eksilmesine de delil vardır. Çünkü Hz. Peygamber'in Allah'ı en iyi biteniniz benim" sözü, Allah hakkındaki bilginin farklı dereceleri bulunduğunu, bu konuda bazı insanların başkalarından daha üstün olduğunu, Hz. Peygamber'in ise derecelerin en üstününde yer aldığını göstermektedir. Allah'ı bilmek, O'nun sıfatlarını, hükümlerini ve bunlara ilişkin şeyleri bilmeyi kapsar. Gerçek iman budur.

 

Kalpte Bulunanlardan Sorumluluğu Gerektirenler

 

Nevevî şöyle demiştir: Âyette, "kalbin fiillerinin kalpte yer etmesi halinde kişi’nin bundan sorumlu olacağı" şeklindeki doğru görüşe delil vardır. Hz. Peygamber'in Allah ümmetimin içinden geçen şeyleri, bunları konuşmadığı veya yapmadığı sürece bağışladı" hadisi, "bunlar kişinin kal­binde yer etmediği takdirde bağışlanır" şeklinde yorumlanır. Ben (İbn Hacer) derim ki: Hz. Peygamberin "bunları yapmadığı sürece" sözünün genel ifadesi de bunu göstermektedir. Çünkü inanç kalbin amelidir (yaptığı şeydir).

 

Amelde Orta Yolu Tutmak, Aşırı Gitmemek

 

Onlara bir şey emrettiğinde güç getirebilecekleri şeyleri emrederdi" ifadesi­nin anlamı, "onlara bir şey emrettiğinde, devam edemeyeceklerinden korkarak onlara zor gelmeyecek kolay gelecek şeyler emrederdi" demektir. Kendisi de i onlara emrettiği hafif amellerin benzerini yapardı. Ashâb-ı kiram, derecelerinin (yükselmesi için Hz. Peygamber yaptığından daha fazla ame­le ihtiyaçları olduğuna inanırlardı. Bu sebeple Allah Resûlü'nden kendilerine zor I yükümlülükler yüklemesini talep eder ve ona "biz senin durumunda değiliz" |derlerdi. O ise buna Öfkelenirdi, Çünkü dereceler elde etmiş olmak, amelde ku­surlu davranmayı gerektirmez. Aksine nimetleri karşılıksız veren Allah'a şük­retmek için ameli daha da çoğaltmayı gerektirir. Nitekim bir başka hadiste Hz. Peygamber (ayakları şişinceye kadar namaz kılmasının sebebini soran Hz. Aişe'ye): "Ben Allah'a çokça şükreden bir kul olmayayım n?" buyurmuştur. Hz. Peygamber'in ashabına kolay amelleri emretmesi buna devam edebilmeleri içindir. Nitekim diğer bir hadiste de  şöyle duyurulmuştur: "Allah'ın en sevdiği amel devamlı olandır".

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

Bu hadisten aşağıdaki sonuçlar çıkmaktadır:

 

1. Salih ameller; dereceleri yükseltir ve günahları siler. Bunun yanında sahibini yüksek mertebelere ulaştırır. Çünkü Hz. Peygamber sahabeyi bu yönde delil getirip bunu gerekçe gösterdikleri için değil, başka bir sebeple yadırgamıştır.

 

2. Kişi İbadette ve ibadetin neticelerinde son sınıra ulaştığında, nimetin devam etmesini ve şükrederek daha da çoğalmasını sağlamak için ibadete devam etme konusunda daha gayretli olur.

 

3. Şâri'in koymuş olduğu azimet ve ruhsat sınırlarını aşmamak gerekir. Din’e uygun kolay ameli esas almanın, din’e aykırı zor amelden daha üstün olduğuna inanmalıdır.

 

4. İbadette evla olan orta yolu tutmak ve devamlılıktır, ibadeti terke sebep olacak şekilde aşırı gitmek değil. Nitekim bir başka hadiste şöyle buyrulmuştur: "Yolculuğunda çok hızlı giden ne mesafe kat etti, ne de (hayvan) sırtı bıraktı",

 

5. Sahabenin ibadete çok büyük bir rağbet duyar ve daha fazla hayır yap­mayı isterdi.

 

6. Dinin emrine aykırı davranıldığmda öfkelenmek meşrudur. Ehliyetli olan kişi, bir şeyi yanlış anladığında onu, uyanışa teşvik için, yadırgamak meşrudur.   

 

7. Kişi, övünmekten ve kibirlenmekten emin olduğunda, ihtiyaç duyulması halinde, kendisinde bulunan üstünlükleri söyleyebilir.

 

8. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanın ulaşabileceği olgunluk seviyesinin en üst basamağmdadır. Çünkü ilmî ve amelî hikmet ona özgüdür. Hz. Peygam­ber "en çok bileniniz" sözü ile ilmî hikmete, "ona karşı gelmekten en çok sakına­nınız" sözü ile amelî hikmete işaret etmiştir.

 

 

باب: من كره أن يعود في الكفر كما يكره أن يلقى في النار من الإيمان.

14. Kişinin Küfre Dönmeyi Ateşe Atılmak Gibi Kötü Görmesi İmandandır

 

21 - حدثنا سليمان بن حرب قال: حدثنا شعبة، عن قتادة، عن أنس رضي الله عنه، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (ثلاث من كن فيه وجد حلاوة الإيمان: من كان الله ورسوله أحب إليه مما سواهما، ومن عبدا لا يحبه إلا لله، ومن يكره أن يعود في الكفر، بعد إذ أنقذه الله، كما يكره أن يلقى في النار).

 

[-21-] Enes'ten  rivayet edilmiştir: Hz.Peygamber şöyle buyurdu: Şu üç şey kimde olursa, o imanın tadını bulur: 1. Allah ve Resûlü'nü her şeyden daha çok sevmek, 2. Sevdiği kişiyi yalnızca Allah için sevmek, 3. Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra yeniden küfre (inkarcılığa) dönmeyi, ateşe atılmak kadar kötü görmek".